2023 yılı hem ülkemizin 100. yaşını hem de Akbank’ın 75. yılını gururla kutladığımız özel bir sene oldu. Bununla birlikte 6 Şubat 2023 tarihinde maalesef ülke tarihimizin en büyük doğal afetlerinden birini yaşadık. Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza ve çalışma arkadaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına ve tüm ülkemize baş sağlığı diliyorum. Afetin ilk gününden itibaren verdiğimiz desteği, bölgenin yeniden inşası süresince de kesintisiz sürdürmeye devam edeceğiz.
Geçtiğimiz yıl, 2022 yılında küresel ölçekte güçlenen enflasyonist baskıların kontrol altına alınmaya çalışıldığı bir yıl oldu. Bu amaçla gelişmiş ülke merkez bankaları faiz artırımlarına devam etti. Parasal sıkılaşmanın yanı sıra salgına ve Rusya-Ukrayna savaşına bağlı arz yönlü sıkıntıların hafiflemesiyle birlikte son dönemde manşet enflasyon hızla geriledi. Ancak ekonomik aktivite ve işgücü piyasalarının güçlü seyri nedeniyle çekirdek enflasyon oranları inatçı kalarak gelişmiş ülke merkez bankalarının %2’lik hedeflerinin üzerinde kalmayı sürdürdü. Diğer taraftan, jeopolitik gelişmeler yıl boyunca finansal piyasalardaki oynaklığın sürmesine neden oldu.
Küresel ekonomik faaliyet 2023 yılında, merkez bankalarının sıkı para politikalarına rağmen, büyüme eğilimini sürdürdü. Uluslararası kuruluşlar tarafından küresel ekonominin 2023 yılında %3,0 civarında büyüdüğü tahmin ediliyor. Gelişmekte olan ülkeler gelişmiş ülkelere kıyasla daha hızlı büyürken, gelişmiş ülkeler arasında ana ticaret ortağımız Avrupa ülkeleri olumsuz ayrıştı. 2024 yılında ise gerek parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkileri, gerekse Çin’deki zayıf görünüme bağlı olarak küresel büyümenin bir miktar daha yavaşlaması bekleniyor. Sert bir ekonomik daralma yaşanmaksızın enflasyondaki düşüşün sürdüğü yumuşak iniş senaryosu altında 2024 yılı büyümesi OECD tarafından %2,9, IMF tarafından %3,1 olarak tahmin ediliyor. Avrupa bölgesi ise gelişmiş ülkeler içerisinde görece zayıf kalmaya devam edecek görünüyor.
Enflasyondaki düşüş eğilimiyle birlikte gelişmiş ülke merkez bankalarının faiz artırım sürecinin sonuna gelindiği ve 2024 yılında para politikasında gevşeme döngüsünün başlayacağı fiyatlanıyor. Bu görünüm altında küresel risk iştahı ve gelişmekte olan ülke risk primleri iyileşiyor. Dış finansman koşullarındaki iyileşme, ülkemizde finansal ve finansal olmayan kuruluşların yabancı para cinsinden borçlanma eğilimini destekliyor.
Yüksek belirsizlik ve oynaklıkların hâkim olduğu zorlu bir küresel konjonktürde, ülkemiz sene başında yıkıcı bir depremle sarsıldı. Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından toplam ekonomik maliyetinin 103 milyar ABD doları olduğu tahmin edilen bu felaketin ardından, Türkiye ekonomisi hızla toparlanmayı başardı. 2023 yılında ülkemiz için bir diğer önemli gündem ve belirsizlik kaynağı ise seçimlerdi. Seçimlerin sonuçlanmasıyla birlikte siyasi açıdan önemli bir belirsizlik ortadan kalkmış oldu. Sonrasında ekonomi politikası yaklaşımının değişmesiyle birlikte makro finansal kırılganlıkların azalmaya başladığı bir dengelenme dönemine girildi.
TCMB, politika faizini hazirandan bu yana toplam 36,5 puan artırarak %45,0’e yükseltirken, parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararları almaya devam ediyor. Eş anlı olarak döviz, kredi ve mevduat piyasalarına yönelik finansal düzenlemelerde de kademeli sadeleşmeye gidiliyor. Politika normalleşmesine yönelik adımlar, küresel koşulların da desteğiyle, ülke riskinin iyileşmesine önemli katkı sağlıyor. Bu kapsamda, 5 yıllık CDS'ler 300 baz puanın altına geriledi. Kredi derecelendirme kuruluşları ülke görünümünü "negatif"ten "durağan"a revize etti. Bu görünüm, yabancı sermaye girişlerini özendirirken dış borçlanma iştahını da arttırıyor.
Depremin olumsuz etkilerine rağmen, Türkiye ekonomisi yılın ilk üç çeyreğinde yıllık %4,7 oranında büyüdü. 2023 genelinde ise büyümenin %4,5’e yakın gerçekleştiğini tahmin ediyoruz. Özellikle ilk üç çeyrekteki genişletici finansal koşullar nedeniyle iç talep büyümenin ana sürükleyicisi oldu. Dış talep ise görece zayıf seyretti. Son dönemde belirginleşen sıkılaştırma adımların önümüzdeki dönemde talep bileşenlerinde dengelenme sağlamasını bekliyoruz.
Güçlü iç talep ve zayıf dış talep koşullarının etkisiyle dış denge 2023 yılında da yüksek bir açık verdi. İhracat bir önceki yıla göre %0,6 artarak 255,8 milyar $, ithalat ise yıllık %0,5 azalışla 361,8 milyar $ olarak gerçekleşti. Özellikle bireysel kredilerdeki güçlü ivme ve Türk lirasındaki reel değerlenmenin yanı sıra dolarizasyona bağlı altın talebi dış dengedeki bozulmanın ana belirleyicileri oldu. Turizm ve bağlantılı hizmet gelirlerindeki olumlu seyre rağmen cari açık yüksek seyretti. 2023 yılında cari açık 45,2 milyar $ olarak gerçekleşti.
Enflasyon 2023 yıl sonunda %64,8 ile önceki yıla yakın bir değer aldı. Yılın ilk yarısında %40’ın altına inen enflasyon, seçim sonrasında kur ve ücret artışları ile vergi ve yönetilen fiyat ayarlamalarının etkisiyle yeniden artışa geçti. Yakın dönemdeki asgari ücret ve yönetilen fiyat artışlarının yanı sıra baz etkileriyle birlikte yıllık enflasyonun ilk yarıda artmaya devam edeceğini, sonrasında ise düşüşe geçeceğini öngörüyoruz. Döviz kurlarında kontrollü değer kaybı, kredilerde yavaşlama ve petrol fiyatlarında ılımlı seyir öngördüğümüz baz senaryoda yıllık enflasyonun 2024 sonunda %44 civarına ineceğini tahmin ediyoruz. Bu tabloda, TCMB’nin 2024 sonu için %36, 2025 sonu için %14 düzeyindeki enflasyon tahminleri ve aşamalı olarak eritilmesi öngörülen yüksek KKM stoku, politika faizinin uzun bir müddet yüksek kalacağı bir görünüme işaret ediyor.
Bütçe açığı 2023 yılında yaklaşık 1,37 trilyon TL ile Orta Vadeli Program’da öngörülen 1,633 trilyon TL tahmininin altında gerçekleşti. Programda, deprem bölgesinin yeniden inşası için planlanan harcamaların belirleyici olduğu bütçe açığı projeksiyonları, 2024 yılında kamunun büyümeyi destekleyici bir duruş sergileyeceğine işaret ediyor. Nitekim önümüzdeki yılın faiz dışı bütçe açığı, milli gelire oranla %3,4 düzeyinde öngörülüyor.
Finansal koşullardaki sıkılaşmayla birlikte kredi büyümesi yavaşlıyor. 2023 yılında TL krediler yıllık %54 arttı. YP krediler ise dolar bazında %2,6 azaldı. Kur korumalı mevduata (KKM) yönelik adımların etkisiyle KKM stoku yıl sonunda 2.626 milyar TL (89,5 milyar $) seviyesine geriledi. Böylece KKM’nin toplam mevduat içindeki payı ağustostaki zirve düzey olan %26,2’den %17,7’ye geriledi.
2023 yılının ilk yarısı, bankalar için TL kredi faizleri ile fonlama maliyeti arasındaki makasın daraldığı, bankaların kredi verme iştahının azaldığı ve vadelerin kısaldığı bir dönem oldu. Bu dönemde bankaların net faiz marjı daralırken, ana faaliyet kârlılığını sınırlayan birçok düzenleme yürürlükteydi. Haziran ayı ile birlikte başlayan parasal sıkılaştırma ve sadeleştirme adımlarıyla birlikte artan politika öngörülebilirliği bankacılık faaliyetlerinin sağlık bir şekilde yürütülebilmesi açısından daha elverişli bir zemin oluşturuyor.
Türkiye ekonomisi 2024 yılına yüksek enflasyon, yüksek cari açık ve düşük bir rezerv seviyesiyle girerken, ekonomi politikaları bir bütün olarak makro finansal dengesizlikleri azaltacak, istikrar kazandırıcı adımlar atıyor. Bu doğrultuda, borçlanma maliyetleri ve mevduat faizlerindeki artışın iç talebi törpülediği, dolarizasyonu azalttığı, cari dengeyi ve enflasyonu iyileştirdiği bir dengelenme sürecine giriyoruz. Bu süreçte, gelişmiş ülke para politikalarına bağlı olarak küresel risk iştahında öngörülen iyileşme de makro dengeleri olumlu etkileyecektir.
Bu geçiş süreci, bankacılık sektörü için kısa vadede bazı zorlukları beraberinde getiriyor. Net faiz marjlarında 2023 ilk yarısına kıyasla iyileşmeye rağmen kredi talebindeki yavaşlama ve kredi/mevduat oranındaki düşüşün ana faaliyet kârlılığını sınırlaması beklenebilir. Faiz oranlarındaki yükselişin varlık kalitesine bir miktar yansımasının olması da muhtemel. Böyle bir konjonktürde pozitif olan, 2023 yılındaki zorlu koşullarda bankacılık sektörünün güçlü yapısını korumasıydı. Sektörde takipteki kredi oranı 2023 sonu itibarıyla %1,6 ile düşük seyrederken, çekirdek sermaye yeterlilik oranı %15,1 ile yasal sınırın üstünde kalmaya devam etti.
Enflasyonun yeniden tek haneli düzeylere çekilebildiği ve öngörülebilirliğin arttığı bir makroekonomik istikrar ortamının tesis edilmesi, ülke risk priminin gerilemesi, dış finansman imkânlarının genişlemesi ve yatırım ortamının iyileşmesiyle finans sektörünün uzun vadeli büyüme potansiyelini destekleyecektir. Senaryo bazlı düşünmeye devam ederek risk yönetimi esaslı yaklaşımımızı korumak ve ufukta beliren riskleri doğru okuyarak zamanlı adımlar atabilmek başarımızın anahtarları olacaktır. Akbank olarak geçmiş dalgalı dönemlerde edindiğimiz tecrübe ve çevik yönetim anlayışımızla bu dönemde de rekabetin en üst sırasındaki yerimizi koruyacağımıza inanıyorum.