Size nasıl yardımcı olabiliriz?
 
Ara

Yönetim Kurulu Başkanı'nın mesajı 

Suzan Sabancı

Yönetim Kurulu Başkanı

Küresel enflasyonda 2023 yılında başlayan kademeli düşüş eğilimi 2024 yılında da sürdü. Ancak faaliyette sert bir daralma gözlenmemesi ve işgücü piyasalarında belirgin bir zayıflama olmamasının hizmet enflasyonu üzerindeki etkileriyle enflasyon gelişmiş ülke merkez bankalarının %2’lik hedeflerinin üzerinde kaldı. Yıl boyunca yaşanan jeopolitik gelişmeler, siyasi belirsizlikler, seçimler ve seçim sonuçlarının neden olduğu politika beklentileri hem finansal piyasalarda hem de emtiada zaman zaman oynaklığa sebep olarak enflasyondaki düşüş sürecini sekteye uğrattı.

2024 yılında küresel ekonominin %3,2 ile 2023 yılına benzer oranda büyüdüğü tahmin ediliyor. OECD’ye göre 2025 yılında da büyümenin %3,3 ile tarihsel ortalamaların altında kalması bekleniyor. Gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelere kıyasla daha hızlı büyüdüğü, gelişmiş ülkeler arasında ana ticaret ortağımız Avrupa ülkelerinin olumsuz ayrıştığı görünüm korundu. Bu görünümün 2025 yılında da süreceği öngörülüyor. 2024 ve 2025 yılları için büyüme tahminleri ABD için sırasıyla %2,8 ve %2,4, Euro Bölgesi için sırasıyla %0,8 ve %1,3 düzeyinde. Özellikle, en büyük dış ticaret ortağımız Almanya’da ekonomik görünümün görece daha zayıf seyrini sürdürecek olması dış ticaretimiz açısından aşağı yönlü risk oluşturuyor. Çin ise ekonomisini canlandırmakta zorlanırken, bu nedenle yakın zamanda kapsamlı bir genişletici önlemler paketi uygulamaya koydu.

Küresel enflasyon oranlarının kademeli olarak düşmesiyle, gelişmiş ülke merkez bankaları da faiz indirimlerine başladı. Büyümenin görece daha zayıf seyretmesi nedeniyle ilk faiz indirimini Haziran ayında yapan Avrupa Merkez Bankası (ECB), ocak ayı itibarıyla politika faizini toplam 125 baz puan indirimle %2,75’e indirdi. Fed ise ilk faiz indirimine eylül ayında başlarken, faiz oranlarını eylül-aralık döneminde toplam 100 baz puan indirerek %4,25-%4,50’ye çekti. Ocak ayında ise faizi sabit tuttu. Faiz indirimlerinin önümüzdeki dönemdeki hızına dair belirsizlikler ise sürüyor. Özellikle Trump’ın ABD Başkanı seçilmesi sonrası büyüme yanlısı ve enflasyonist olması beklenen politikalara tahvil getirilerinin tepkisi beklendiği gibi yukarı yönlü oldu. Son toplantısında Fed de 2025 yılı enflasyon tahminlerini yükseltirken, eylül projeksiyonlarına göre daha yavaş bir faiz indirim süreci öngördü. 2025 yılı için eylül ayında 4 olan faiz indirim sayısı beklentisi bugün itibarıyla 2’ye inmiş durumda. Avrupa ekonomilerindeki yavaşlama nedeniyle ECB’nin yılın ilk yarısında faiz indirimlerine hız kesmeksizin devam etmesi bekleniyor. ABD'deki yüksek faiz ve dirençli büyüme ortamı, doları diğer para birimleri karşısında değerli tutarken; beklenen büyüme ve faiz farkları "güçlü dolar" eğilimini desteklemektedir. ABD’nin ticaret politikalarında atacağı adımların ilgili ülkelerde nasıl bir hamleyle karşılanacağı konusu 2025 yılında küresel ticaret ve büyüme üzerindeki en önemli aşağı yönlü risklerden biri konumunda.

2023 yılını %5,1 büyümeyle kapatan Türkiye ekonomisi, 2024 yılı ilk çeyreğinde de gücünü koruduktan sonra, sıkılaştırma adımlarının gecikmeli etkilerinin belirginleşmesiyle ikinci çeyrek ile birlikte yavaşlama eğilimine girdi. Yılın ikinci yarısında talep soğumaya devam ederken, talep koşulları enflasyonda düşüşü destekleyecek seviyelere geriledi ve talep kompozisyonunda da dengelenme başladı. Yıl genelinde büyümenin %3,0 civarında gerçekleştiğini düşünüyoruz.

Dış ticaret dengesi, zayıf dış talep ve reel olarak değerlenen Türk lirasına rağmen 2024 yılında önemli bir iyileşme kaydetti. 2023 sonunda 39,9 milyar $ olan 12 aylık birikimli cari açık, 2024 yılında 10 milyar $’a geriledi (GSYİH’ye oranla %0,8). Ancak son dönemde reel değerlenmenin belirginleşen etkileri ve faaliyette sert bir daralma gözlenmiyor olması dış dengenin 2025 yılında açılacağı bir görünüm ortaya koyuyor.

Yıllık enflasyon maliyet şokları, güçlü talep koşulları ve baz etkileriyle Mayıs 2024’e kadar yükselişini sürdürerek %75,4 ile zirve yaptıktan sonra baz etkileriyle sert düşüş kaydetti ve 2024 sonunda %44,4 olarak gerçekleşti. Hizmet enflasyonundaki katılık ve hedeflerle uyumu henüz sağlanamamış enflasyon beklentileri enflasyonun ana eğilimindeki yavaşlamanın hızını geciktirdi. Ocak ayında dönemsel fiyatlamaların da etkisiyle aylık enflasyon %5’e yükselse de yıllık enflasyon %42,1’e geriledi.

TCMB, ocak ve mart aylarındaki artışlarla politika faizini %50’ye çıkarırken; makro finansal istikrarın korunması, parasal aktarım mekanizmasının desteklenmesi ve likidite fazlasının sterilizasyonuna yönelik ilave adımları da yıl boyunca atmaya devam etti. Sıkı parasal duruş ve miktar kısıtlamaları borçlanma faizlerini yükseltti. Seçimlerin ardından TL üzerindeki değer kaybı baskısı azalırken, TCMB döviz piyasasında "net alıcı" konumuna geçerek net rezervlerde kuvvetli bir iyileşme kaydedilmesini sağladı. Aralık ayı itibarıyla ise öngörülen dezenflasyon patikası çerçevesinde faiz indirim döngüsü başladı. Aralık ve ocak ayındaki indirimlerle politika faizi %45,0’e indi. Faiz indirimlerinin kısa vadede benzer hızda devam etmesi bekleniyor.

Bütçe, 2024 yılında 2,11 trilyon TL, faiz dışı olarak ise 835,7 milyar TL açık verdi. Böylelikle bütçe açığı OVP’deki yıl sonu tahminiyle uyumlu gerçekleşti (2148,5 milyar TL; GSYİH’ye oranla %-4,9). Bankacılık sektöründe ise zorlu koşullara rağmen sorunlu kredi oranı 2024 sonu itibarıyla %1,8 ile düşük seyrini sürdürürken, sermaye yeterlilik oranı %19,7 ile yasal sınırın üstünde kalmaya devam etti. Kur korumalı mevduata (KKM) yönelik adımların etkisiyle KKM stoku 7 Şubat 2025 itibarıyla Ağustos 2023’teki zirve seviyesine göre 100,6 milyar $ azalarak 27,0 milyar $’a geriledi. Böylece KKM’nin toplam mevduat içindeki payı zirve seviyesi olan %26,2’den %5,0’e indi. TCMB net döviz pozisyonu önemli ölçüde iyileşti. Swap hariç net dış varlıklar 17 Şubat itibarıyla 72,5 milyar $’a ulaştı (1 Nisan: -63,7 milyar $, toplam artış 136 milyar $).

Özetle, 2024 yılı, makro dengesizliklerin azaltılmasına yönelik olarak konvansiyonel para politikası uygulamasının ağırlık kazandığı, bankacılık sektörüne yönelik karmaşık finansal düzenlemelerin kısmen sadeleştirildiği ve serbest piyasa koşullarının büyük ölçüde tesis edildiği bir dönem oldu. Cari dengede önemli bir iyileşme sağlanırken, tüketici enflasyonu mayıs ayındaki zirvesinin ardından düşüş eğilimine girdi. Politika öngörülebilirliğinin artması ve ülke risk priminin gerilemesiyle birlikte dış finansman imkânları iyileşti, yabancı sermaye girişleri ve yurt içi yerleşiklerin lira tercihi güçlendi. Böylelikle uzun bir süre sonra ilk kez TCMB rezervlerinde istikrarlı bir artış eğilimi yakalandı. Ne var ki, ekonomik istikrar çabaları bankacılık sektörü için bazı zorlukları beraberinde getirdi. Yüksek fonlama maliyetleri ve kredi büyüme kısıtlarının yanı sıra piyasa oynaklığındaki düşüş de sektör kârlılığını sınırladı.

Türkiye ekonomisi 2025 yılına gerileyen enflasyon ve buna bağlı olarak faiz indirimlerinin başlayacağı beklentisiyle giriyor. Bununla birlikte, hizmet enflasyonundaki katılık TCMB’nin sıkı para politikasını uzun bir süre daha sürdürmesi gerektiğini teyit ediyor. Parasal sıkılığın korunması, dış talebin zayıf seyri ve sıkılaşacak mali duruş ile birlikte ekonomik büyümenin 2025 yılının ortalarına kadar çeyreklik bazda potansiyelin altında seyretmesini öngörüyoruz. Türk lirasındaki reel değerlenmeye dayalı dezenflasyon stratejisinin de korunması bekleniyor. TCMB’nin yılsonu enflasyon beklentisi %24 düzeyinde olmakla birlikte bu tahmin üzerinde yukarı yönlü riskler ağırlıkta. Makroekonomik verilerdeki iyileşme ve olumlu görünümün korunmasıyla ülke risk priminde düşüşün sürmesi, ülke kredi notunun yükselmeye devam etmesi, sermaye akımlarının daha sağlıklı bir kompozisyon ile sürmesi ve dolarizasyonun azalma eğiliminin korunması bekleniyor. Deprem harcamalarındaki azalışla birlikte maliye politikasının büyümeye vereceği desteğin azalması ve para politikasıyla eşgüdümünün artması öngörülüyor.

2025 yılı Türk bankacılık sektörü için en kötünün geride kaldığı bir yıl olacak. Politika faizinde öngörülen gerileme ve buna eşlik etmesi beklenen makroihtiyati tedbirlerdeki sadeleşme/gevşemenin bankacılık sektörü kârlılığını olumlu etkileyecek. Önümüzdeki dönem için parasal ve mali disiplini sürdürerek politika yapımında öngörülebilirliği ve güveni tesis etmek, ekonomiyi sürdürülebilir bir büyüme patikasına yönlendirmek kilit önem taşıyor. Siyasi belirsizliklerin geride kalmasıyla birlikte, önümüzdeki yıllar ekonomik restorasyon ve yeniden dengelenme için elverişli bir ortam yaratmakta. Enflasyonun yeniden tek haneli düzeylere çekilebildiği ve öngörülebilirliğin arttığı bir makroekonomik istikrar ortamının tesis edilmesi, ülke risk priminin gerilemesi, dış finansman imkânlarının genişlemesi ve yatırım ortamının iyileşmesi finans sektörünün uzun vadeli büyüme potansiyelini destekleyecek.

 
 
Bu yardımcı oldu mu? Evet Hayır